• Dernek Tüzüğünün Hukukî Niteliği • Dernek Tüzüğünün Lafzi ve Amaçsal Yorumu • Dernek Özerkliği ve Dernek Özerkliğinin Dernek Tüzüğünün Düzenlenmesi Bakımından Önemi • Dernek Yönetim Kurulunun İbrasının Mali ve İdari Açıdan Olmak Üzere Ayrı Ayrı Oylanması • İdari Açıdan İbranın Anlamı ve Mali Açıdan İbradan Farklılıkları • Dernek Yönetim Kurulunun İbra Edilmemesinin Sonuçları • Dernek Denetim Kurulunun İbrasının Dernek Yönetim Kurulunun İbrasına Etkisinin Olup Olmadığı
HUKUKÎ MÜTALAA*
A. GİRİŞ
İstanbul Barosu mensuplarından Sayın Av. B. Ç. şahsıma müracaat ederek İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde E: 2011 / 176 sayılı dosya ile görülmekte olan bir dava hakkında yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 293. maddesi anlamında “uzman görüşü” olarak ilgili mahkemeye sunulmak üzere yazılı bir hukukî mütalaa hazırlamamı talep etmiş ve dava dosyasının bir örneğini şahsıma tevdi etmiştir.
Sayın Av. B. Ç., şahsıma tevdi ettiği dosyadaki tüm belgeler tamamen tarafsız bir bakış açısıyla incelenmiş ve aşağıdaki bilimsel değerlendirmelere gidilmiştir.
B. İDDİA ve SAVUNMANIN ÖZETİ
I. DAVA DİLEKÇESİNİN ÖZETİ
1. Davacılar vekili, 26.04.2011 tarihli 9 (dokuz) sayfalık dava dilekçesinde temelde, ... Derneği tüzüğü uyarınca 27.03.2011 tarihinde derneğin yıllık olağan genel kurulunun yapıldığını, bu olağan genel kurulda dernek başkanı davacı X. ile dernek yönetim kurulu üyeleri diğer davacıların görev yaptıkları döneme ilişkin faaliyetlerinin okunduğunu, Denetim Kurulu raporunun okunduğunu, “Raporlar Hakkında Görüşme” başlığı altında konuşmalar yapıldığını, ardından da önce mali faaliyetler, sonrasında ise idari faaliyetler yönünden ayrı ayrı açık oylama yapıldığını, bu oylama sonucunda dernek genel kurulunca müvekkillerinin mali açıdan ibra edildiği ancak idari açıdan ibra edilmediğini, bu kararın derneğin tüzüğüne ve konuya ilişkin mevzuata aykırılığı nedeniyle hukuka aykırı olduğunu, bu kararın kabul edilemez olduğunu ve iptali gerektiğini, bu kararın müvekkillerinin haklarında itibarsızlık düşüncelerinin oluşmasına neden olacağını, bu durumun onların kişilik haklarına tecavüz teşkil edeceğini ve sürekli olarak mağduriyetlerine yol açacağını ileri sürmüştür.
2. Davacılar vekili, dava dilekçesinde kararın iptali gerekçeleri ile ilgili olarak özetle, dernek tüzüğünün 24/9. maddesinde genel kurulun görevleri arasında yönetim kurulunun mali ve yönetsel açıdan ibrasını ayrı ayrı görüşerek karara bağlamak görevinin bulunduğunu, yine tüzüğün 26/5. maddesinde bu esasın teyit edildiğini, yeni tüzüğün 24/9. maddesi ile eski tüzüğün 22/d maddesinin ve yeni tüzüğün 26/5. maddesi ile eski tüzüğün 24/f. maddesinin birbirine paralel olduğunu bütün bu hükümlerin mali açıdan ibra ile yönetsel açıdan ibra görüşmelerinin ayrı ayrı yapılması gerektiğini ortaya koyduğunu, dernek yönetim kurulunun olağan genel kurula sunduğu 2010 yılı faaliyet raporunda da faaliyetlerin genel kurulun dikkatine mali ve yönetsel açıdan ayrı ayrı sunulduğunu, hâl böyle olmasına rağmen olağan genel kurulda yönetim kurulunun faaliyetlerinin ayrı ayrı görüşülerek değerlendirilmediğini, bu konuda divan kurulunca bir tespit de yapılmadığını ve nihayetinde doğrudan doğruya mali ve yönetsel açıdan ayrı ayrı oylama yapılmasına geçildiğini, usulüne uygun bir sayım da yapılmadığını, bir kaos ortamı içinde müvekkilleri hakkında yönetsel açıdan ibra etmeme kararı çıktığını, bu durumun tüzüğe açıkça aykırılık teşkil ettiğini, kararın bu nedenle iptal edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
3. Davacılar vekili, dernek tüzüğünün 24/9 ve 26/5 maddelerinin yanlış yorumlandığını, idari ve yönetsel açıdan ayrı ayrı yapılması gereken müzakereler sonucunda tek bir ibra kararı verilmesi gerektiğini, eski tüzüğün 22/d maddesinde yapılan değişiklikle de amaçlananın aslında bu olduğunu dolayısıyla genel kurulda ibraya ilişkin tek bir karar alınması gerekirken ikili bir oylama yapıldığını, bu yönde ikili bir karar alınmasının hukukî sonuçlarının belirsiz ve anlaşılamaz olduğunu, bunun bir kaos yaratacağını ileri sürmüştür.
4. Davacılar vekili, müvekkilleri hakkında olağan genel kurulda mali açıdan ibra edilme kararı verildikten sonra yapılan ikinci oylamanın, divan başkanlığınca oldukça gergin bir ortamda, kaos ortamında gerçekleştirilen bir “deneme oylaması” olduğunu, usulüne uygun bir oylama yapılmadığını, oylama yapılırken serbest iradelerin oluşmadığını, oylamanın oldu bittiye getirildiğini, “deneme oylaması” diye başlayan oylamanın “nihai oylama” olarak kabul edildiğini, oy verenlerin oy verme ehliyetlerinin bulunup bulunmadığının tam olarak tespit edilmediğini, salondan çıkarılanların oy vermek için salona davet edilmediklerini, yönetsel açıdan ibra etmeme kararına X. tarafından itiraz edildiğini ama “deneme oylaması”nın sonucuna hukuka aykırı olarak itibar edilerek tutanak düzenlendiğini, birçok başka usulsüzlük yapıldığını, bütün bunlardan ötürü Divan Heyeti’nin katiplerinden Y.’nin Divan Heyeti’nin hazırladığı toplantı tutanağını imzalamadığını, bu durumu ve nedenlerini belirtir 12.04.2011 tarihli bir dilekçeyi dernek genel sekreterliğine verdiğini, Y.’nin açıklamalarının dernek genel kurulu ile ilgili olarak kendi iddialarını teyit ettiğini, divan heyetinin kasıtlı ve kışkırtıcı konuşmaları ile bu noktaya varıldığını, mali açıdan ibraya rağmen yönetsel açıdan ibra etmeme yönündeki genel kurul kararının mantık ve hukuk dışı olduğunu ileri sürmüştür.
5. Davacılar vekili, olağan genel kurulda yapılan hukuka aykırılıklar ve usulsüzlüklerle ilgili olarak Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyette bulunulduğunu ve savcılığın 2011 / 19424 soruşturma numarası ile soruşturma başlattığını, bu soruşturma kapsamında Y. ve X.’in ifade vermeye davet edildiğini bu kişilerin ifade verdiklerini, divan kurulunun görevini kötüye kullandığını, ortamı bilinçli bir şekilde gerdiğini, birçok hususun tutanaklara geçirilmediğini, divan kurulunun toplantı esnasında sükûneti ve huzuru bir türlü sağlayamadığını, üyelerin üzerinde psikolojik baskı yaratarak onların özgürce oy kullanmasına engel olduğunu, dernek tüzüğünün 49. maddesinde oylamanın ne şekilde yapılması gerektiğinin belirlendiğini, hâl böyle olmasına rağmen divan kurulunun oyları tam olarak saymadan hareket ettiğini ve kararın anılan nedenlerle yok sayılması veya iptal edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
6. Davacılar vekili, genel kurulun dernek başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin yönetsel açıdan ibra edilmemesine ilişkin kararın Medenî Kanun’un 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, mali açıdan ibra edilen müvekkillerinin idari açıdan ibra edilmemesinin hayatın doğal akışına aykırı olduğunu bu nedenle de iptali gerektiğini ileri sürmüştür.
7. Davacılar vekili, idari açıdan ibra edilmemelerinin mü-vekillerinin iş ve aile hayatını olumsuz yönde etkilediğini, onların kişilik hakları bakımından bir tecavüz teşkil ettiğini ayrıca bu durumun müvekkilleri açısından ilk seçimlerde seçilme yasağına neden olduğunu dolayısıyla bu kararın uygulanmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
8. Kısacası davacılar vekili açtığı davada, ... Derneği’nin … tarihli olağan genel kurul toplantısında müvekkilleri hakkında verilen idari açıdan ibra edilmeme kararının yürütülmesinin durdurulmasını, batıl, yok hükmünde olmakla hükümsüzlüğünün tespitini, bu mümkün olmadığı takdirde iptalini talep etmiştir.
II. Cevap Dilekçesinin Özeti
1. Davalı derneğin vekili, 22.06.2011 tarihli 9 (dokuz) sayfalık cevap dilekçesinde öncelikle, davaya konu yıllık olağan mali genel kurulu hakkında yazman üye Y.’nin şikâyeti ve İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü’nün talebi doğrultusunda genel kurul toplantısının Medenî Kanun, Dernekler Kanunu ve Yönetmeliğinde belirtilen yapılış usul ve esaslarına uyulmadığı konusunda Şişli Cumhuriyet Savcılığı’nca 2011 / 19424 numaralı dosya ile soruşturma başlatıldığını, ancak ilgili savcılık tarafından “ … ... Derneği’nin … tarihinde yapılan olağan genel kurulu toplantısı sırasında tüm oylamaların aynı usul ve şekilde yapıldığı, soruşturma konusu olan ve yönetim kurulunun idari ibrası ile ilgili yapılan oylamanın da aynı şekilde yapıldığı, söz konusu oylamanın toplantıya katılan üyeler ve hazır bulunan basın yayın organları aracılığı ile tüm kamu oyunun gözetim ve denetimine açık bir şekilde yapıldığı, oylama sırasında denetleme olanağını kaldırır mahiyette bir eylemin dolayısıyla bir hilenin söz konusu olmadığı …” gerekçesi ile 09.05.2011 tarihli ve 2011 / 9269 sayılı karar ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, bu kararın davacılar vekilinin genel kurulun usulsüz olarak, kargaşa içinde, sayımın yapılamadığı bir genel kurul olarak gerçekleştirildiği dolayısıyla da hukuka aykırı olduğu yönündeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını ortaya koyduğunu ileri sürmüştür.
2. Davalı derneğin vekili, hukuk düzeninin derneklere emredici hukuk kurallarına riayet etmek kaydıyla tüzüklerini serbestçe düzenleme hak ve yetkisini verdiğini, davalı derneğin de kanundan aldığı bu yetki ile 16.10.2010 tarihli Tüzük Genel Kurulu’nda alınan kararlar çerçevesinde tüzüğüne mali ve idari açıdan ibra ile ilgili kurallar koyduğunu, … tarihli olağan mali genel kurulun bu kurallara tam bir riayet içerisinde gerçekleştiğini, oylamalarda herhangi bir kargaşanın, üyelere herhangi bir baskı veya yönlendirmenin söz konusu olmadığını, alınan kararların hukuka uygun olduğunu, hakkın kötüye kullanılmasından söz edilemeyeceğini ileri sürmüştür.
3. Davalı derneğin vekili, dernek tüzüğündeki ibraya ilişkin hükümlerin kanuna aykırı olmadığını ve hukuk düzeni ile çelişmediğini, mevzuatta dernek yöneticilerinin ibrası ile ilgili olarak bu oylamanın birbirinden ayrı olarak yapılmasını engelleyen ya da ibraya dair oylamanın her iki açıdan ibrayı da kapsayacak bir biçimde tek bir ibra oylaması ile yapılmasını emreden bir hüküm olmadığını, aslında ibranın mali açıdan ve idari açıdan ibra olarak iki yönlü yapılmamasının hukuka aykırı olduğunu, zira bu durumun genel kurulun sağlıklı bir değerlendirmede bulunmasına engel olduğunu, mali açıdan ibranın yönetim kurulunun derneğin mali işlerinde hukuka aykırı bir davranışı bulunmadığını dolayısıyla da onların bu işlemlerden dolayı sorumlu tutulamayacağını gösterdiğini, idari yönden ibranın ise derneğin iyi yönetilip yönetilemediğini gösterdiğini, bu iki hususun birbirinden ayrı ayrı değerlendirilmesinin gerektiğini, mali açıdan ibra edilen bir yönetimin idari açıdan ibra edilmemesinin hakkın kötüye kullanılması anlamına gelmeyeceğini ya da bu durumun çelişkili davranış yasağını ihlal etmeyeceğini, bilakis mali açıdan ibra edilen yönetim kurulunun idari açıdan da ibra edildiğini ileri sürmenin hiçbir hukuk kuralı ile bağdaşmayacağını ileri sürmüştür.
4. Davalı derneğin vekili, davacılar vekilinin tüzüğünün 24/9 ve 26/5. maddelerini yanlış ve geniş yorumladığını, böylece haksız davasına dayanak bulmaya çalıştığını, genel kurul tutanaklarından da anlaşılacağı üzere tüm genel kurul üyelerine hem mali hem de idari açıdan detaylı bilgilendirmenin yapıldığını, hem dağıtılan faaliyet raporlarıyla hem gösterilen saydamlarla (slaytlarla) hem de yapılan sözlü açıklamalarla genel kurulun aydınlatıldığını, ayrıca 40 (kırk) kadar genel kurul üyesinin söz alarak yönetim kurulunun mali açıdan ibra edilmesine rağmen idari açıdan ibra edilmemesi gerektiğini belirten birçok konuşma yaptığını, müzakerelerin her iki ibraya ilişkin olarak ayrı ayrı sürdürüldüğünü ve ayrı ayrı oylamaya tabi tutulduğunu ileri sürmüştür.
5. Davalı derneğin vekili, davacılar vekilinin iddia ettiğinin aksine eski tüzük ile yeni tüzük arasında ibranın mali ve idari açıdan ayrı ayrı görüşülmesi ve ayrı ayrı karara bağlaması bakımından hiçbir fark bulunmadığını, eski tüzüğün hükümlerinin yeni tüzük ile paralel düzenlemeler içerdiğini, yeni tüzüğün davacılar vekilinin iddiasının aksine mali ve idari açıdan ibra görüşmelerinin ayrı ayrı olması ama ibranın tek bir oylama ile gerçekleştirilmesi gerektiği yönünde bir hüküm içermediğini, esasen her iki açıdan ibranın tek bir oylama ile yapılmasının amaca aykırı olduğunu, mali açıdan ibra edilmemenin yönetim kurulu üyeleri bakımından daha ağır sonuçlar doğurduğunu, cezai yaptırımların dahi söz konusu olabileceğini, idari açıdan ibra edilmemenin ise yönetim kurulu üyeleri için herhangi bir sorumluluk doğurmadığını, bir an için böyle bir ayrım yapılmayacak olursa gerçekte mali açıdan ibra edilen ancak idari açıdan ibra edilmeyen bir yönetim kurulunun zorunlu olarak mali açıdan da ibra edilmemesi ihtimali ile karşı karşıya kalınabileceğini, bununsa kabul edilemeyeceğini, bu durumun aslında yönetim kurullarının lehine bir düzenleme yarattığını ve genel kurulun iradesini hür bir biçimde kullanmasına hizmet ettiğini ileri sürmüştür.
6. Davalı vekili, davacılar vekilinin oylamanın “deneme oylaması” olduğuna dair iddialarının kabul edilemeyeceğini, bu durumun gerçeği yansıtmadığını, bu konudaki iddiaların Şişli Cumhuriyet Savcılığı’nca araştırıldığını, tutanakların incelendiğini, görüntülerin izlendiğini, birçok kişinin ifadesinin alındığını, bütün bu inceleme ve değerlendirmelerin sonunda oylamada herhangi bir usulsüzlüğe rastlanmadığı sonucuna varıldığını, davacılar vekilinin ibraya ilişkin oylama hakkında “deneme oylaması idi ama sonunda hukuka aykırı olarak nihai oylamaya dönüştü” şeklindeki iddialarının doğru olmadığını, zira divan başkanı Z.’nin “deniyorum” sözünü bazı kişilerce kartların kaldırılması suretiyle sayım yapılmasının güç olacağı yönündeki ifadelerinin ardından sarf ettiğini, bunun bir deneme oylamasına neden olamayacağını, yapılan oylamanın sonucunda divan kurulunun bariz bir farkın ortaya çıktığını tespit ettiğini, oylamanın hukuka uygun olduğunu ileri sürmüştür.
7. Davalı derneğin vekili, davacılar vekilinin iddialarının aksine divan heyetinin yönetim kurulunun idari yönden ibra edilmemesine dair herhangi bir kışkırtması, yönlendirmesi, baskısı bulunmadığını, kasten bir kaos ortamı yaratmak çabası içine girmediğini dolayısıyla da üyelerin hür irade ile oy veremediği ve de genel kurulun iradesinin sakatlandığına dair iddiaların gerçeği yansıtmadığını ileri sürmüştür.
8. Davalı derneğin vekili, ayrıca oylamanın usulüne uygun olarak gerçekleştirildiğini, dernek tüzüğünün 49. maddesinde açık oylamanın üyelerin giriş kartlarını göstermeleri suretiyle yapılacağına dair bir düzenleme bulunduğunu, bu hükümde sayımın gözle yapılmasına engel bir durumun mevcut olmadığını, kaldı ki oylamanın açık veya kapalı mı yapılması gerektiği yönünde genel kurulun görüşünün alındığını ve genel kurulun açık oylama yöntemini benimsediğini ileri sürmüştür.
9. Davalı derneğin vekili, yönetim kurulunun mali açıdan ibra edilmesine rağmen idari açıdan ibra edilmemesinin Medenî Kanun madde 2 bakımından bir aykırılık yaratmadığını ve böyle bir karar verilmesinin hayatın olağan akışına herhangi bir aykırılık oluşturmadığını, her iki ibranın birbirinden ayrı olduğunu ve birinden ibranın diğerinden de otomatik olarak ibra anlamına gelmeyeceğini ileri sürmüştür.
10. Kısacası, davalı vekili cevap dilekçesi ile davanın reddedilmesini talep etmiştir.
III. Davalının Cevabının Islah Dilekçesi
Davalı derneğin vekili, 27.06.2012 tarihli 4 (dört) sayfalık dilekçesi ile cevap dilekçesini ıslah etmek istemiş ve bu dilekçesinde özetle davacıların Medenî Kanun madde 83 hükmüne riayet etmediklerini, yani genel kurulda haklarındaki idari açıdan ibra edilmeme yönündeki karara muhalefet ettiklerini genel kurul tutanaklarına şerh ettirmediklerini, hâlbuki davacıların huzurdaki davayı açabilmeleri için bunun şart olduğunu, dolayısıyla davanın aktif husumet ehliyeti bakımından reddedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
IV. Davacıların Cevaba Cevapları
Davacılar vekili, 09.09.2011 tarihli 5 (beş) sayfalık cevaba cevap dilekçesinde temelde dava dilekçesindeki iddialarını tekrar etmiştir. Davacılar vekilinin bu dilekçesi bakımından yeni olan husus davalının hemen yukarıda (III) numaralı kenar başlık altında özetlemeye çalıştığımız TMK.m.83’e dayalı savunmasına ilişkindir.
Davacılar vekili, bu konu ile ilgili olarak Medenî Kanun madde 83’e göre bir dernek üyesinin dernek genel kurul kararının iptali için dava açabilmesi bakımından karara muhalefet ettiğini mutlak surette genel kurul tutanaklarına yazdırma zorunluluğu altında bulunmadığını, karara muhalefet ettiğini başka yollarla ispat edebileceğini, esasen mali açıdan ibra edilip idari açıdan ibra edilmeyen yönetim kurulu üyelerinin haklarındaki bu karara olumlu oy vermiş olmalarının zaten mümkün olamayacağını, bu davayı açmakla karara evvelce karşı çıktıklarına dair iradelerini esasen ortaya koyduklarını, kaldı ki bu davanın temelinde bir genel kurul kararının iptalini talepten önce bir genel kurul kararının yoklukla veya kesin hükümsüzlükle sakat olduğunun tespitine ilişkin bir iddia bulunduğunu dolayısıyla da böyle bir muhalefet şerhi söz konusu olmasa bile davacıların huzurdaki davayı açma hakları bulunduğunu iddia etmiştir.
V. İlk Derece Mahkemesinin Kararı
İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi T: 15.09.2011, E: 2011 / 176, K: 2011 / 247 sayılı kararında temelde davalının TMK.m.83’e dayalı savunmasını haklı bulmuş ve davacıların dava açabilmeleri için kararın alınmasında olumlu oy kullanmamış ya da kararın alındığı toplantıya katılmamış olmaları gerektiğini, hâlbuki genel kurul tutanakları incelendiğinde davacıların tutanaklara geçmiş “muhalefet şerhlerine” rastlanmadığını, bu konuda başkaca bir delil ve belge de gösterilmediğini gerekçe göstererek davanın reddine karar vermiştir.
VI. Yargıtay’ın Bozma İlamı
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, T: 19.06.2012, E: 2012 / 3737, K: 2012 / 7492 sayılı kararıyla ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi bozma kararında özetle, yönetim kurulunun mali açıdan ibra edilmesinden sonra artık idari açıdan ibra edilmemesinin mümkün olamayacağını mali açıdan ibranın aynı zamanda idari açıdan da ibra anlamına geleceğini, … derneklerinde önemli olanın paranın hesabının verilmesi olduğunu, mali yönden kusurlu bulunmayan yönetim kuruluna idari yönden de kusur izafe edilmesinin mümkün olmadığını, TMK.m.83 uyarınca davacıların genel kurulda haklarında alınan idari açıdan ibra edilmeme kararına katılmama durumlarının hâlin icabından anlaşıldığını, bu nedenle davacıların karara muhalefetlerinin tutanağa ayrıca yazdırmalarına gerek bulunmadığını, dolayısıyla da davanın salt bu nedenle reddinin doğru olmadığını kabul etmiştir.
C. İNCELENMESİ GEREKEN HUKUKÎ SORUNLAR
Yukarıda ortaya konulan tartışmalar, ilk derece mahkemesinin kararı ve Yargıtay’ın bozma ilamı, huzurdaki uyuşmazlıkta temel sorunun davalı dernek tüzüğünde yer alan ibraya ilişkin düzenlemelerin nasıl yorumlanması gerektiği ve mali açıdan ibra ile idari açıdan ibra olgularının birbirinden ayrı ayrı görüşülerek karara bağlanmasının hukuken mümkün olup olmadığı noktasında düğümlendiğini ortaya koymaktadır.
Bu iki mesele hemen aşağıda ayrı başlıklar altında incelenip değerlendirilecektir.
D. İNCELEME ve DEĞERLENDİRME
1. Tüzük Hükümlerinin Yorumlanması
Doktrinde de isabetle belirtildiği üzere bir derneğin tüzüğü onun hukukî durumunu düzenleyen bir temel yasa niteliğindedir ve bu hâliyle tüzük, dernek için bir objektif hukuk normu niteliğine sahiptir ve gerek dernek gerekse üyeleri için bağlayıcı hukuk kurallarını içerir(1).
Tüzüğün norm karakteri onun bir yasa kuralı gibi objektif olarak yorumlanmasını gerektirir(2).
Somut uyuşmazlıkta da meselenin çözüme kavuşturulabilmesi için dernek tüzüğünün konuyla ilgili hükümlerinin kanun kuralları gibi objektif olarak yorumlanması gerekmektedir. ... Derneği’nin tüzüğünün somut uyuşmazlıkla ilgili hükümlerinden genel kurulun görev ve yetkilerine ilişkin “görev ve yetki” kenar başlığını taşıyan 24. maddesinin 9. bendi şu şekilde kaleme alınmıştır:
“Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu raporlarını görüşmek, Yönetim Kurulunu mali ve yönetsel bakımlardan aklanmasını ayrı ayrı görüşerek karara bağlamak ve Denetim Kurulunun aklanmasını görüşerek karara bağlamak,”
Anılan tüzüğün “Yıllık Olağan Toplantı ve Gündemi” kenar başlığını taşıyan 26. maddesinin 5. bendi de aynen şu şekilde kaleme alınmıştır:
“Yönetim Kurulunun Mali ve Yönetsel bakımdan aklanmasının ayrı ayrı görüşülerek karara bağlanması,”
Görüldüğü üzere her iki hüküm de oldukça açık bir biçimde kaleme alınmıştır ve bu hükümler mali açıdan ibra ile idari (yönetsel) açıdan ibranın birbirinden ayrı ayrı görüşülüp birbirinden ayrı ayrı oylanmasına ilişkin bir düzenleme getirmiştir.
Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, her iki hükmün kaleme alınış tarzları (metinleri) kanımca bu yorumun dışında başkaca bir yorumu kabul etmeye engeldir. Gerçekten de dernek tüzüğünün gerek 24. maddesinin 9. bendindeki “ … ayrı ayrı görüşerek karara bağlamak …” şeklindeki ifade gerekse 26. maddesinin 5. bendindeki “ … ayrı ayrı görüşülerek karara bağlanması … ” şeklindeki ifade karşısında genel kurulda yönetim kurulunun mali açıdan ibrası ile idari (yönetsel) açıdan ibrasının ayrı ayrı görüşülüp ayrı ayrı oylanmasının öngörüldüğünün kabul edilmesi kaçınılmazdır(3).
Tüzük hükümleri kaleme alınırken aksi arzu edilmiş olsa idi yani yönetim kurulunun faaliyetlerinin mali ve idari (yönetsel) yönünün ayrı ayrı görüşülmesi ancak ibra oylamasının yönetim kurulunun faaliyetlerinin her iki cephesini de kapsayacak bir biçimde bir bütün olarak yapılması istenmiş olsa idi bu durum her hâlde her iki hükümde de ayrıca dile getirilirdi. Dikkat edilecek olursa her iki hüküm de kaleme alınırken;
- “ … ayrı ayrı görüşülür ve karara bağlanır … ” veya
- “ … ayrı ayrı görüşüldükten sonra karara bağlanır …” veya
- “ … ayrı ayrı görüşülür ancak bir kez oylanır … ” veya
- “ … ayrı ayrı görüşülerek bir bütün halinde oylanır … ” veya
- “ … ayrı ayrı görüşülüp tek bir oylama ile karara bağlanır …”
gibi bir ifadeye yer verilmemiş; bilakis “… karara bağlanmak ... ” yükleminden önce “ … ayrı ayrı …” nitelemesine ve ondan sonra da “ … görüşerek …” ve “ … görüşülerek … ” fiilimsilerine yer verilmiş ve böylece esasen oylamanın da görüşmeler gibi ayrı ayrı yapılacağı vurgulanmıştır.
Kanımızca her iki hükmün amacı da başkaca bir yorumu kabul etmeye engeldir zira bir dernek genel kurulunun, yönetim kurulunu ibra ederken ibra oylamasını bir bütün hâlinde yapacaksa onun faaliyetlerinin mali yönünü ve idari yönünü ayrı ayrı görüşmesinin herhangi bir anlamı olamaz. Kanun koyucu nasıl abesle iştigal edemezse dernek tüzüğünü kaleme alanların da abesle iştigal edebilecekleri kabul edilemez.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, tüzükte, yönetim kurulunun ibra edilebilmesi için mali ve idari (yönetsel) açıdan ibra oylaması ayrımı yapılmış, denetim kurulunun ibrası için ise böyle bir ayrım yapılmamıştır. Zira yönetim kurulunun dernek ile ilgili yönetim faaliyetinin gerçekten de mali ve idari (yönetsel) olmak üzere iki yönü vardır. Hâlbuki denetim kurulunun faaliyeti tek yönlüdür. Dolayısıyla denetleme kurulunun ibrası için tek bir ibra oylamasının yapılması ne kadar akla uygun ve yerinde ise yönetim kurulunun ibrası için de mali ve idari (yönetsel) açıdan iki ayrı ibra oylaması yapılması o kadar akla uygun ve yerindedir.
Diğer yandan bu noktada tüzüğün yönetim kurulunun görev ve yetkilerine ilişkin “görev ve yetkileri” kenar başlığını taşıyan 87. maddesinin 22. bendindeki düzenlemenin de göz önünde bulundurulması gerekir. Anılan hüküm aynen şu şekilde kaleme alınmıştır:
“Genel Kurulca mali ve / veya yönetsel yönden aklanmama durumunda, en geç 30 (otuz) gün içinde Olağanüstü Seçim Genel Kurulunu toplantıya çağırmak”
Görüldüğü üzere bu hüküm de özellikle içindeki “ … ve / veya …” şeklindeki ibaresi ile yönetim kurulunun mali açıdan ibra edilmesine rağmen idari (yönetsel) açıdan ibra edilmemesi ihtimalinde yönetim kurulunu olağanüstü seçim genel kurulu yapma yükümlülüğü altına sokmuştur. Tüzüğün bu hükmündeki düzenleme de yönetim kurulunun ibrasının mali ve idari (yönetsel) açılardan ayrı ayrı gerçekleştirilmesi gerektiğini teyit etmektedir.
Genel kurulda yapılan görüşmeler de yönetim kurulunun mali ve idari (yönetsel) açıdan ibrası için iki ayrı ibra oylamasının gerekliliğini teyit etmektedir. Genel kurul tutanaklarında da yönetim kurulunun mali açıdan ibrası ile idari (yönetsel) açıdan ibrasına ilişkin oylamaların ayrı ayrı yapılmasına özel bir önem atfedildiği açıkça görülmektedir. Genel kurulda oylamalara geçilmeden önceki safahat şu şekilde özetlenebilir: Denetim kurulu üyelerinden birisi, denetim kurulunun hazırladığı raporun kısa bir özetini sunarak analizini yapmış ardından da söz, yorumları için genel kurul üyelerine bırakılmıştır. Üyeler, bu müzakereler sırasında çoğunlukla yönetim kurulunun futbol takımı ile ilgili tasarruflarını, transferler, teknik direktör ve benzeri diğer konulardaki tercihlerini olumsuz şekilde eleştiren, bunlardan yakınan konuşmalar yapmışlar, bazı üyeler ise mali açıdan alınan kararların isabetli olduğunu beyan etmişlerdir. Üyelerin bu değerlendirmelerinden sonra yönetim kurulu başkanı bir konuşma yapmış ve bunun ardından da divan başkanı ibra aşamasına gelindiğine dair bir duyuruda bulunmuştur. Bu sırada oylamanın kapalı usulde yapılmasına ilişkin bir öneri ile karşı karşıya kalınmış bu ihtimalde mali ve idari açıdan ibraya ilişkin oyların iki ayrı sandıkta toplanabileceği belirtilmiştir(4). Ancak, ibra oylamalarının açık yapılmasına ilişkin oyların çoğunluğu karşısında yönetim kurulunun mali ve idari açıdan ibrasına ilişkin oylamaların açık oylama ile ayrı ayrı yapılacağı duyurulmuştur. Bu oylamalarda yönetim kurulu, genel kurul üyelerinin büyük bir çoğunluğunun oyuyla mali açıdan ibra edilirken yine genel kurul üyelerinin büyük bir çoğunluğunun oyuyla idari (yönetsel) açıdan ibra edilmemiştir. Ardından denetim kurulunun ibrasına dair oylamaya geçilmiş ve denetim kurulu genel kurul üyelerinin oybirliği ile ibra edilmiştir(5).
Bu noktada divan başkanının yönetim kurulunun ibrasına ilişkin oylamaların ayrı ayrı yapılacağına ilişkin açıklamalarını zikretmek isabetli olacaktır(6):
“ … Mali ve idariyi ikisini beraber yapacağım. Bir dakika ya bir dakika. Tek oylama demedim. Ayrı ayrı burada oylayacağım … ayrı ayrı idari ve mali açıdan ayrı ayrı oylama yapacağım … önce mali sonra idari oylarını soracağız. … Ayrı ayrı yapacağım. Değerli arkadaşlar bir defa oylama yapmayacağım. İçeride kalanların önce mali oylamasını yapacağım, mali görüşlerini, sonra idari. … Mali oylamayı yaptıktan sonra idari oylamayı ayrı ayrı grupları yapacağız. Efendim o zaman Yönetim Kurulunun mali yönden ibrasını oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler? Etmeyenler? Oy çokluğuyla kabul edilmiştir.
… Şimdi deniyorum. Efendim Yönetim Kurulunu idari yönden ibra edenler? Etmeyenler? Teşekkür ederim. Efendim Yönetim Kurulu idari açıdan ibra edilmemiştir. … ”
Genel kurul tutanakları ile tespit edilen bütün bu safahat da dernek tüzüğünün düzenlemelerinde yönetim kurulu ibra edilirken mali açıdan ve idari (yönetsel) açıdan ibra olmak üzere iki ayrı oylama yapılmasının zorunlu olduğunu teyit etmektedir. Ayrıca bütün bu safahat davacının mali ve idari (yönetsel) açıdan iki ayrı ibra oylamasının derneğin genel kurulunun iradesine aykırı olduğuna dair iddialarının da isabetli olmadığını göstermektedir.
Kısacası, bu objektif bilimsel gerçeklikler ve değerlendirmeler ışığında, gerek davacılar vekilinin, tüzük hükümlerinin yönetim kurulunun faaliyetlerinin mali ve idari (yönetsel) yönlerinin ayrı ayrı görüşüleceğini ve fakat tek bir ibra oylaması yapılacağını kabul ettiğine dair iddia ve yorumuna katılmamız mümkün olmadığı gibi; Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamındaki “… mali ve yönetsel bakımdan aklanmanın (ibranın), ayrı ayrı görüşüleceği hüküm altına alınmış ise de oylamanın ayrı ayrı yapılacağına dair bir düzenleme bulunmadığı …” şeklindeki değerlendirmesine de katılmamız mümkün değildir.
2. Tüzük Hükümlerinin Değerlendirilmesi
a. Emredici Kurallara Uygun Olup Olmadığı Açısından
Hemen yukarıda da dile getirdiğimiz üzere dernek tüzüğü derneğin yapısını, işleyişini belirleyen ve tüm üyeleri bağlayan nesnel bir kurallar bütünü olup adeta derneğin anayasası gibidir. Tüzüğe, zorunlu içeriğinin yanı sıra, emredici hukuk kurallarına aykırı olmamak kaydıyla dernekle ilgili herhangi bir kural konulabilir (TMK.m.58). Bu durum aslında dernek özerkliğinin doğal bir sonucudur(7).
Derneklerin kuruluşunda gerek Medenî Kanunumuz gerekse Dernekler Kanunu “dernek özgürlüğü” ne dayanan demokratik bir anlayış benimsemişlerdir. “Dernek (kurma) özgürlüğü” denince bundan yalnızca hukuk düzeninin çizdiği sınırlar içerisinde istenilen herhangi bir derneğin kurulabilmesi imkânı değil aynı zamanda her derneğin kendi örgütünü dilediği şekilde düzenleyebilmesi imkânı da anlaşılır(8). Doktrinde konuyu monografik bir çalışma ile ele alan Özsunay’ın da isabetle belirttiği üzere(9):
“ … genel olarak, dernek yaşamı ve faaliyeti ile ilgili sorunlarda, derneğin kendi yönetimini düzenleme, kendi hukukunu belirleme ve kendi kazasını … oluşturma hakkına dernek özerkliği adı verilir. … ”
Somut uyuşmazlıkta da ... Derneği, tüzüğünde yönetim kurulunun ibrası için iki ayrı oylama yapılmasını kabul etmiştir ve bu tüzüğün bu iki ayrı oylamaya dair düzenlemesi hukuka uygundur. Zira mevzuatımızda böyle bir düzenlemeyi engelleyen ya da yasaklayan herhangi bir emredici kural yoktur dolayısıyla da tüzükteki bu hükümler gerek dernek tüzel kişiliği gerek üyeleri gerekse de yöneticileri için bağlayıcıdır.
Esasen mevzuatta böyle bir düzenlemeyi yasaklayan emredici bir hüküm olsa idi ilgili idare de tüzük incelemesini yaparken herhâlde bu konuda derneği uyarır, kanuna aykırılığın giderilmesini ister ve bu aykırılık düzeltilmediği takdirde de derneğin feshi konusunda dava açması için durumu Cumhuriyet Savcısına bildirirdi (TMK.m.60). Somut uyuşmazlıktaki dernek tüzüğü ile ilgili böyle bir hukukî sürecin yaşanmamış olması da mevzuatta yönetim kurulunun ibrası için mali açıdan ibraya ve idari açıdan ibraya ilişkin iki ayrı oylama yapılmasını yasaklayan emredici nitelikte herhangi bir hüküm bulunmadığının en önemli delillerinden biridir.
b. Hukukî Sonuçları Bakımından
Uyuşmazlık konusu meselenin çözüme kavuşturulabilmesi için yönetim kurulunun mali açıdan ibra edilmemesi ile idari (yönetsel) açıdan ibra edilmemesinin hukukî sonuçlarını ele almak gerekir.
Dernek genel kurulu, yönetim kurulunun faaliyetlerini inceleyip değerlendirdikten sonra onu mali açıdan ibra etmeyecek olursa bu durum yönetim kurulu üyelerinin hukukî sorumluluğuna gidilmesine onlardan tazminat talep edilmesine neden olabilecektir. Zira genel kurul, yönetim kurulunu mali açıdan ibra etmediğini beyan ederken aslında yönetim kurulunun derneği yönetirken iyi bir vekil gibi hareket etmediğini, derneği zarara uğrattığını dile getirmektedir. Bunun doğal sonucu da şu olacaktır: Dernek, uğradığı zararın giderilmesi için yönetim kurulu üyelerinden tazminat talebinde bulunabilecek, eğer onlar bu zararı gidermeyecek olurlarsa da aleyhlerine tazminat davası açma yoluna gidebilecektir. Kısacası bu ihtimalde dernek yönetim kurulu üyeleri iyi (özenli) bir vekil gibi hareket etme borcuna aykırı davranışlarından ötürü sorumluluk altına girebilecek derneğe karşı tazminat ödeme yükümlülüğü ile karşı karşıya kalabileceklerdir.
Hâlbuki dernek genel kurulu, yönetim kurulunun faaliyetlerini inceleyip değerlendirdikten sonra, onu mali açıdan ibra etmesine rağmen, idari (yönetsel) açıdan ibra etmeyecek olursa bu durum yönetim kurulu üyelerinin hukukî sorumluluğuna gidilmesini, onlardan tazminat talep edilmesini gerektirmeyecektir. Yönetim kurulunun “idari açıdan ibra edilmemesi” aslında “teknik anlamı ile ibra edilmeme” değildir; bir diğer söyleyişle yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası (tazminat davası) açılabileceği anlamına gelmemektedir. Genel kurulun, yönetim kurulunu idari (yönetsel) açıdan ibra etmemesi, onun faaliyetlerini beğenmediğini, tasvip etmediğini, yerinde ya da yeterli bulmadığını göstermektedir. Bunun doğal sonucu da şu olacaktır, dernek yönetim kurulunun yerine yeni bir yönetim kurulu seçilebilmesi için seçime gidilecektir. Nitekim somut uyuşmazlıkta da dernek tüzüğünde yönetim kurulunun aklanmaması üzerine yönetim kurulunun en geç 30 (otuz) gün içinde seçim genel kurulunu toplantıya çağırmakla yükümlü olduğu kabul edilmiştir.
Gerçekten de bir derneğin yönetim kurulu üyeleri derneği yönetirken özellikle mali konularda karar alırken ve uygularken hukuka veya ahlaka aykırı hiçbir davranışta bulunmamış olabilirler; kusurlu herhangi bir davranış sergilememiş olabilirler bununla birlikte yönetim faaliyetleri ile derneğin en üst karar organı olan genel kurulunun “tasvip” veya “takdirini” ya da “beğenisini” kazanamamış olabilirler. Bu tarz bir durumda genel kurulun yönetim kurulunu mali açıdan ibra etmesi ve fakat idari (yönetsel) açıdan ibra etmemesi doğaldır. Zira yönetim kurulunun faaliyetlerinde özellikle de parasal değeri olan işlerinde hukuka veya ahlaka aykırı davranmamış olması onun derneği yönetirken genel kurul tarafından mutlaka tasvip ve takdir edilmesi gereken bir yönetim faaliyeti sergilediği anlamına gelmez. Dernek genel kurulu, yönetim kurulunun faaliyetlerini bu açıdan değerlendirirken takdir yetkisine sahiptir.
Ayrıca belirtmek gerek ki, genel kurulun derneğin en üst karar organı olarak yönetim kurulunu her zaman görevden alma yetkisi vardır. Esasen yönetim kurulu üyeleri ile dernek arasındaki ilişkinin temelde bir vekâlet ilişkisi olduğu dolayısıyla da müvekkilin vekilini daima azil yetkisine sahip olduğu (TBK.m.512) göz önünde bulundurulduğunda derneğin (müvekkilin) mali açıdan ibra edilen yönetim kurulunu (vekilini) idari (yönetsel) açıdan ibra etmemesinde, bir diğer söyleyişle onun görevine son verilmesine ilişkin tüzük prosedürünü (seçim sürecini) başlatmasında hukuka aykırı bir yön bulunmadığı açıkça görülecektir.
Bütün bu açıklamalar ışığında Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamındaki
“ … mali yönden ibra, aynı zamanda idari (yönetsel) yönden ibrayı da kapsamaktadır. Spor Kulüplerinin her türlü işlem ve faaliyetlerinde önemli olan paranın hesabının verilmesi olup, mali yönden kusurlu bulunmayan yönetim kuruluna idari yönden kusur izafe edilmesi hukuken mümkün bulunmamaktadır. … ”
şeklindeki açıklamalarına katılmamız mümkün değildir. Böyle bir yorum, hem ... Derneği’nin tüzüğünü adeta yok saymak bir diğer söyleyişle dernek özerkliğini hiçe saymak hem de genel kurul üyelerinin iradesini (dernek iradesini) yok saymak anlamına gelecektir. Ayrıca Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin bu yaklaşımı teknik anlamı ile mali ibranın hukukî sonuçları (yönetim kurulu üyeleri aleyhine tazminat davası açılması) ile idari (yönetsel) ibranın hukukî sonuçlarının (yönetim kurulu üyelerinin görevine son verilmesi) birbirinden farklı olduğu gerçeğinin görmezden gelinmesine neden olmaktadır.
Ayrıca ister sportif faaliyette bulunmak için kurulmuş bir dernek (spor kulübü) olsun ister sair amaçla kurulmuş bir dernek olsun derneklerde önemli olan yegâne husus Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin düşüncesinin aksine “paranın hesabının verilmesi” olamaz; bilakis derneğin yönetimine ilişkin “tüm faaliyetinin hesabının verilebilir” olması gerekir. Bu son nokta özellikle sportif faaliyette bulunmak için kurulan derneklerde (spor kulüplerinde) çok daha fazla önem arz eder. Zira bu gibi derneklerde dernek yönetim kurulu derneği mali açıdan iyi yönetmiş olmasına rağmen derneğin özellikle futbol takımının başarılı olmasını sağlayamamışsa onun görevine devam edemeyeceği ya da görevini sürdürmekte çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalacağı tüm spor kamuoyunun bilgisindedir. Günümüzde sportif faaliyette bulunmak amacı ile kurulan derneklerin (spor kulüplerinin) sportif başarılarının derneğin futbol takımının taraftarları için ne derece büyük bir önem arz ettiği, sportif başarının aynı zamanda ekonomik büyüme ve kârlılığı da beraberinde getirdiği herkesçe malumdur. Böyle bir derneğin futbol takımının sportif başarısı beraberinde onun yayın gelirlerinde, bilet, forma ve benzeri diğer ürünlerinin satış gelirlerinde, formalara alınan reklam gelirlerinde, UEFA Şampiyonlar Ligi veya UEFA Avrupa Ligi müsabakalarına katılmasıyla elde ettiği gelirlerde artış anlamına gelmekte, sportif başarısızlık da bunun tam tersine onun bütün bu gelir kalemlerinde azalma ya da giderek bütün bu gelirlerden mahrum kalması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla sportif faaliyette bulunmak amacı ile kurulan bir derneğin sportif başarıyı elde edememesi ve bunun sonucunda da beklenen ekonomik gelişmeleri gösterememesi hâlinde derneğin genel kurulunun yönetim kurulunun faaliyetlerini tasvip etmemesi, bunları yerinde veya doğru bulmaması son derece doğal karşılanmalıdır.
Nitekim ... Derneği genel kurulu da uyuşmazlık konusu olağan mali genel kurulunda yönetim kurulunu mali açıdan ibra etmesine bir diğer söyleyişle onun faaliyetlerinde hukuka veya ahlaka aykırı bir yön bulunmadığını onu sorumluluk (tazminat) davaları ile karşı karşıya bırakmayacağını beyan etmesine rağmen, idari (yönetsel) açıdan ibra etmediğini beyan ederek onun faaliyetlerini yerinde veya doğru bulmadığını, yönetim tarzını beğenmediğini ya da tasvip etmediğini dile getirmiştir
3. Genel Kurul Safahatının Değerlendirilmesi
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamının ikinci sayfasında aynen şu açıklamalara yer verilmiştir:
“ … daha önce idari ve mali yönden yönetim kurulunun yaptığı çalışmalarla ilgili denetim kurulu raporunun kabul edildiği, bu durumda yönetim kurulu üyesi olan davacıların bu oylama sonucu ibra edilmiş oldukları anlaşılmaktadır … yönetim kurulunun mali ve yönetsel (idari) yönden yaptıkları çalışmalara ilişkin raporun kabul edilmesi karşısında yönetim kurulunu idari yönden ibra etmeme olanağı ortadan kalkmıştır … ”
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin bu tespiti doğru değildir. Dolayısıyla Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin bu yanlış tespite dayalı olarak yaptığı değerlendirmeleri de doğru değildir. Şöyle ki: Her şeyden önce belirtmek gerekir ki genel kurul tutanaklarında genel kurulda denetim kurulu raporunun oylanarak kabul edildiği yönünde hiçbir açıklama yoktur. Derneğin genel kurulunda denetim kurulu üyelerinden biri denetim kurulu raporunun kısa bir özetini sunmuş ve raporun analizini yapmıştır. Bu sunum ve analizden sonra üyeler söz alarak açıklamalarda bulunmuşlardır. Üyelerin konuşmalarından sonra yönetim kurulu başkanı bir konuşma yapmış ardından da yönetim kurulunun mali açıdan ve idari (yönetsel) açıdan ibrası ile ilgili oylamalara geçilmiştir. Bu oylamalarda yönetim kurulunun mali açıdan ibra edilmesine idari (yönetsel) açıdan ise ibra edilmemesine karar verilmiştir. Bütün bu oylamaların ardında da denetim kurulunun ibrasına ilişkin oylamaya geçilmiş ve denetim kurulu oybirliği ile ibra edilmiştir.
Genel kurulda denetim kurulunun ibrasına ilişkin oylamanın yönetim kurulunun mali ve idari (yönetsel) açıdan ibrasına ilişkin oylamalardan sonra yapıldığı açıktır. Kaldı ki bir an için denetim kurulunun ibrasına ilişkin oylamanın daha önce yapıldığı var sayılacak olsa dahi durum değişmez. Zira denetim kurulunun ibra edilmesi hiçbir şekilde yönetim kurulunun ibra edildiği anlamına gelemez.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, derneğin gerek tüzüğünde gerekse genel kurul gündeminde denetim kurulunun raporunun kabulüne dair hiçbir düzenleme yoktur. Esasen denetim kurulu raporunun oya sunulması gibi bir vakıa genel kurulda hiç vuku bulmamıştır. Bir an için tamamen farz-ı muhal olarak denetim kurulu raporunun oylandığı ve kabul edildiği farz edilecek olsa dahi durum değişemez. Denetim kurulu raporunun oylanması ve kabul edilmesi yönetim kurulunun hiçbir şekilde mali ve idari açıdan ibra edildiği anlamına gelemez.
E. SONUÇ
1. ... Derneği’nin tüzüğü yönetim kurulunun ibrasında mali açıdan ibra ile idari açıdan ibrayı birbirinden ayırmış ve her iki ibranın ayrı ayrı oylanarak karara bağlanacağını kabul etmiştir.
2. İlgili hükümlerin metinleri ve amaçları karşısında başkaca bir yorumun kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi aksine bir yorumun benimsenmesi dernek özgürlüğüne ve dernek özerkliğine aykırı olacaktır.
3. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin, dernek tüzüğünde mali açıdan ibra ile idari açıdan ibranın ayrı ayrı oylanacağına dair açık bir hüküm bulunmadığını belirten kararına katılmamız mümkün değildir.
4. Dernek tüzüğünün yönetim kurulunun mali açıdan ibrası ile idari açıdan ibrasına ilişkin oylamaların ayrı ayrı yapılacağına dair düzenlemeleri hukuka uygundur ve gerek Medenî Kanunda gerekse Dernekler Kanunu’nda gerekse de konuya ilişkin diğer mevzuatta bu tarz bir düzenlemeyi yasaklayan herhangi bir emredici hüküm bulunmamaktadır.
5. Dernek tüzüğünün bu hükümleri geçerlidir ve dernek, üyeleri ve yöneticileri için bağlayıcıdır.
6. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin kararında dernek genel kurulunda denetim kurulunun raporunun oylandığı, bunun da dernek yönetim kurulunun mali ve idari açıdan ibra edildiği anlamına geldiği belirtilmiştir. Bu tespit doğru değildir. Zira dernek genel kurulunda denetim kurulu raporu oya sunulmamıştır. Ayrıca denetim kurulunun ibra edilmesi aynı zamanda yönetim kurulunun da ibra edildiği anlamına gelemez. Kaldı ki, denetim kurulunun ibrasına ilişkin oylama, yönetim kurulunun mali ve idari (yönetsel) açıdan ibrasına ilişkin oylamalardan sonra gerçekleştirilmiştir.
İSTANBUL 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NİN KARARI (T: 15.09.2011, E: 2011 / 176, K: 2011 / 247)
“ … Dosya incelendiğinde, davacıların davalı derneğin üyeleri ve Yönetim Kurulu Üyeleri oldukları sabit olup, … tarihli Genel kurul toplantısına katıldıkları tarafların kabulündedir. MK. 83. maddesi uyarınca, “Toplantıda hazır bulunan ve kanuna veya tüzüğe aykırı olarak alınan genel kurul kararlarına katılmayan her üye, karar tarihinden başlayarak 1 ay içinde; toplantıda hazır bulunmayan kararı öğrenmesinden başlayarak üç ay içinde mahkemeye başvurmak suretiyle kararın iptalini isteyebilir.” hükmü nazara alındığında üyelerin bu hakkını kullanabilmeleri için kararın alınmasında olumlu oy kullanmamış olması veya kararın alındığı toplantıya katılmamış olmaları gerekir. Dosya içerisinde alınan 27 Mart 2011 tarihli yıllık olağan Genel Kurulu Toplantısı tutanakları incelendiğinde; Davacıların tutanaklara geçmiş bir “muhalefet şerhleri”ne rastlanmamış olup, dernek yönetim kurulu üyeleri de olan davacıların alınan kararlara karşı olumsuz oy kullandıklarına dair başkaca bir delil ve belge de sunulmamış olmakla, davacılardan … .’nın davasının vaki feragat nedeniyle, diğer davacıların davalarının ise aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1- Davacılardan …. davadan feragat ettiğinden bu davacının açtığı davanın vaki feragat nedeniyle reddine,
2- Diğer davacılar X., …, ..., …, …, …, …, …, … ve …’nın açtıkları davanın reddine,
… verilen karar açıkça okunup anlatıldı.”
YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ’NİN KARARI
(T: 19.06.2012, E: 2012 / 3737, K: 2012 / 7492)
“ … Türk Medeni Kanununun 83. maddesinde; toplantıda hazır bulunan ve kanuna veya tüzüğe aykırı olarak alınan genel kurul kararlarına katılmayan üyenin karar tarihinden başlayarak bir ay, toplantıda hazır bulunmayan üyenin ise kararı öğrenmesinden başlayarak bir ay ve her halde karar tarihinden başlayarak üç ay içinde mahkemeye başvurmak suretiyle kararın iptalini isteyebileceği, diğer organların kararlarına karşı, dernek içi denetim yolları tüketilmedikçe iptal davasının açılamayacağı, genel kurul kararlarının yok veya mutlak butlanla hükümsüz sayıldığı durumların saklı olduğu hükme bağlanmıştır. 5253 sayılı Dernekler Kanununun 14. maddesinin birinci fıkrasına göre; derneklerden spor faaliyetlerine yönelik olanların spor kulübü adını alacağı belirtildikten sonra ikinci fıkrada da; spor kulüplerinin organları, bu organların görev ve yetkileri bakanlıkça yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Bu kanuna göre çıkartılan Dernekler Yönetmeliğinin 15. maddesinin altıncı fıkrasına göre; toplantıda görüşülen konular ve alınan kararlar bir tutanağa yazılır ve Divan başkanı ile yazmanlar tarafından birlikte imzalanır. Öte yandan davalı ... Dernek Tüzüğünün 26. maddesinde de yıllık olağan toplantının ne zaman yapılacağı, gündemde hangi konuların yer alacağı belirtildikten sonra aynı maddenin 5 numaralı bendinde yönetim kurulunun mali ve yönetsel bakımdan aklanmasının ayrı ayrı görüşülerek karara bağlanmasından söz edilmektedir. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; ...’nın … günü yapılan olağan genel kurul toplantısı sonunda yönetim kurulu üyesi olan davalılarla ilgili olarak mali yönden ibranın oylanarak gerçekleştirildiği ve yönetim kurulu üyelerinin mali yönden ibra edildikleri, ikinci bir görüşme sonucu yönetsel yönden ibra edilip edilmeyecekleri konusunda da oylamaya geçilmesi üzerine Divan Başkanı tarafından yönetim kurulu üyesi davacıların ibra edilmediklerinin açıklandığı, oysa daha önce idari ve mali yönden yönetim kurulunun yaptığı çalışmalarla ilgili denetim kurulu raporunun kabul edildiği, bu durumda yönetim kurulu üyesi olan davacıların bu oylama sonucu ibra edilmiş oldukları anlaşılmaktadır. Her ne kadar ... Tüzüğünün 26/5. madde ve bendinde; mali ve yönetsel bakımdan aklanmanın (ibranın), ayrı ayrı görüşüleceği hüküm altına alınmış ise de oylamanın ayrı ayrı yapılacağına dair bir düzenleme bulunmadığı gibi, açıkça böyle bir hüküm mevcut olsa dahi denetim kurulunun yukarıda açıklandığı şekilde yönetim kurulunun mali ve yönetsel (idari) yönden yaptıkları çalışmalara ilişkin raporun kabul edilmesi karşısında yönetim kuruluna idari yönden ibra etmeme olanağı ortadan kalkmıştır ve mali yönden ibra, aynı zamanda idari (yönetsel) yönden ibrayı da kapsamaktadır. Spor kulüplerinin her türlü işlem ve faaliyetlerinde önemli olan paranın hesabının verilmesi olup, mali yönden kusurlu bulunmayan yönetim kurunla idari yönden de kusur izafe edilmesi hukuken mümkün bulunmamaktadır. Genel kurul toplantısı sırasında ve bilhassa denetsel ibra oylamasının yapıldığı sırada salonda tartışma çıktığı, oylamanın yenilenmesinin istendiği ancak bunun tekrarlanmadığı, bu ortamda muhalefet şerhlerinin tutanağa yazdırılması imkanının ortadan kalktığı, davacıların, kendi aleyhlerine alınan kararı kabul etmelerinin söz konusu olamayacağı göz önünde bulundurularak ve aynı zamanda Türk Medeni Kanununun 83. maddesinde ifade elden genel kurul kararlarına katılmama durumunun gerçekleştiği halin icabından anlaşıldığından, davacıların genel kurul kararlarının yazıldığı tutanağa ayrıca muhalefet şerhi yazdırmalarına da yasal açıdan gerek bulunmamaktadır. Ayrıca davanın, TMK’nun 83. maddesi uyarınca bir aylık yasal süre içerisinde açıldığı, tespit edilmiştir. Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınarak davalı ...’nın olağan genel kurulu toplantısında davacılar aleyhine alınan idari (yönetsel) yönden ibra edilmeme kararının iptaline karar verilmesi gerekirken; davacıların muhalefet şerhi yazmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünce tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA … oybirliğiyle karar verildi.”
* Bu hukukî mütalaa 10.09.2012 tarihinde kaleme alınmıştır.
(1) Kemal Oğuzman / Özer Seliçi / Saibe Oktay-Özdemir; Kişiler Hukuku, Gerçek ve Tüzel Kişiler, İstanbul, 2010, s: 283; Bu yönde bkz. Rona Serozan; Kişiler Hukuku (Tüzel Kişiler), İstanbul, 1994, s: 60.
(2) Oğuzman / Seliçi / Oktay-Özdemir, age, s: 283, dn: 1019; Serozan, age, s: 60; Teoman Akünal; Türk Medenî Hukukunda Tüzel Kişiler, İstanbul, 1988, s: 83, dn: 11.
(3) Esasen ... Derneği’nin eski tüzüğünün 22. maddesinin (d) bendindeki düzenleme de aynı yöndedir. Anılan hükümde de genel kurulun görev ve yetkileri belirlenirken genel kurulun, yönetim kurulunu mali ve idari bakımlardan ayrı ayrı ibra edeceği düzenlemesine yer verilmiştir. Eski tüzüğün 22. maddesinin (d) bendinin, Yönetim ve Denetleme Kurulları raporlarını görüşmek, Yönetim Kurulunu mali ve idari bakımlardan ayrı ayrı ibra etmek” şeklindeki ifadesiyle yeni tüzüğün 24. maddesinin 9. bendindeki “Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu raporlarını görüşmek, Yönetim Kurulunu mali ve yönetsel bakımlardan aklanmasını ayrı ayrı görüşerek karara bağlamak” şeklindeki ifadesi arasında anlam bakımından hiçbir farklılık bulunmamaktadır.
(4) Genel Kurul Tutanakları s: 92.
(5) Genel Kurul Tutanakları s: 96.
(6) Genel Kurul Tutanakları s: 96.
(8) Ergun Özsunay; Medenî Hukukumuzda Tüzel Kişiler, İstanbul, 1982, s: 99.