• Maden Ruhsatının Haczi • Maden Ruhsatının Rehni • Devlet Hakkından Sorumluluk • Maden Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği • Vergi, Resim, Harç vb. Yükümlülüklerin Kanunla Konulabilmesi, Değiştirilebilmesi ve Kaldırılabilmesi (AY m. 73 / f. 3)
HUKUKÎ MÜTALAA*
A-) GİRİŞ
İstanbul Barosu üyesi Sayın Av. L. T. şahsıma müracaat ederek … 1. İdare Mahkemesi nezdinde E: 2017 / 1413 sayılı dosya ile görülmekte olan bir dava hakkında yazılı olarak hukukî mütalaa hazırlamamı talep etmiştir.
Sayın Av. L. T. müracaatı sırasında yukarıda anılan dava dosyasının bir örneğini şahsıma tevdi etmiştir. Bu dosyadaki tüm belgeler (dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve sair belgeler) tam bir tarafsızlıkla incelenmiş ve aşağıdaki objektif bilimsel değerlendirmelere gidilmiştir.
B-) İDDİANIN ve MÜDAFAANIN KISA ÖZETİ
I-) İDDİANIN KISA ÖZETİ
Davacı E. Maden Tic. ve San. AŞ (bundan böyle kısaca E. Maden AŞ olarak anılacaktır) vekili, dört sayfadan ibaret tarihsiz dava dilekçesinde kısaca ve özetle; Maden İşleri Genel Müdürlüğü (bundan böyle kısaca MİGEM olarak anılacaktır) maden sicili nezdinde tescilli, …, …, …, Sicil: … numaralı maden ruhsatının, … İcra Müdürlüğünün 2015 / 13 Talimat sayılı dosyası ile 24.10.2016 tarihinde cebri icra yoluyla satışta müvekkiline ihale edildiğini, müvekkilinin cebri icra konusu Sicil: … numaralı ruhsatın 2016 yılı ve öncesine ait ruhsat harcı (ruhsat bedeli) borç asıllarını ve gecikme bedellerini ödediğini ve anılan ruhsatın tescil işlemlerinin 14.04.2017 tarihinde tekemmül ettiğini, Sicil: … numaralı maden ruhsatının 2012 / 2015 dönemi ruhsat harcı ve çevre uyum bedellerine ilave olarak 2012 / 2015 dönemine ait devlet hakkı borçlarının ifasının da ihale alıcısı müvekkilinden talep edildiğini, bu amaçla MİGEM’in … Vergi Dairesi Başkanlığına dava konusu … sayılı ve 23.10.2017 tarihli işlemi tesis ettiğini, bu işlemin hukuka aykırı olduğunu, devlet hakkının maden istihracı ile sağlanacak gelirden devletin payına düşen kısım olduğunu (3213 sayılı Maden Kanunu m. 3), devlet hakkı ve özel idare payının her yıl Haziran ayının son gününün mesai saatleri bitimine kadar ruhsat sahibi tarafından ödendiğini (3213 sayılı Maden Kanunu m. 14 / f. 15), devlet hakkının devletin “hasılat kirası” hukukî temelinde, maden ruhsat sahibinden aldığı bir tür kira olduğunu, bu hasılat kirasının “madeni işleterek gelir elde eden ruhsat sahibinin elde ettiği gelirin belirli bir yüzdesini hazineye ödemesi” şeklinde tatbik ve tahsil edildiğini, bu oranın IV. Grup krom madeni için ocak başı satış bedelinin % 2’si olduğunu, özetle krom cevheri üreten şirketin, ürettiği cevherin % 2’sinin bedelini her yıl Haziran ayının sonuna kadar Hazine’ye “devlet hakkı” adı altında ödediğini, eğer üretim yapılmazsa, devlet hakkının da tahakkuk etmeyeceğini, ancak ruhsat harcının tahakkuk edeceğini, müvekkilinin huzurdaki davanın konusu devlet hakkı borçlarını ödemekle yükümlü olmadığını, bu borçların 3213 sayılı Maden Kanunu m. 3 ve 14’ün emredici hükmü gereğince Sicil: … numaralı madeni yıllarca işletip gelir elde eden ancak elde ettiği gelirden devletin hakkını ödemeyen N. AŞ ile bu şirketin ortakları tarafından ödenmesi gerektiğini, zira Sicil: … numaralı maden ruhsatının 24.10.2016 tarihinden önce N. AŞ’ye ait olduğunu ve 2012 / 2015 döneminde anılan ruhsata konu madenin N. AŞ tarafından işletildiğini, esasen benzeri bir uyuşmazlıkta Kayseri 2. İdare Mahkemesinin E: 2016 / 211 ve 19.04.2016 tarihli yürütmeyi durdurma kararında “… ruhsata bağlı olarak 2011, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarına ait devlet hakkı, harç ve çevre ile uyum teminatlarının davacıdan istenilmesinde hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmadığı …” açıklamasına yer verildiğini, bu kararın somut uyuşmazlık bakımdan da emsal teşkil edebileceğini, ihale tarihi olan 24.10.2016 tarihinden sonra 21.09.2017 tarihinde çıkarılan Maden Yönetmeliği’nin (RG. 30187) geçmişe etkili olarak uygulanmasının da mümkün olmadığını, aksi yönde bir uygulamanın hukuka aykırı olduğunu, ayrıca mali yükümlülüklerden sorumlu kişilerin yönetmelikle değiştirilemeyeceğini ancak kanun ile değiştirilebileceğini, anılan yönetmeliğin kanuna ve anayasaya aykırı diğer hükümlerinin de iptali için müvekkilinin Danıştay’da dava açma yoluna gideceğini, bu konuda Danıştay İ. D. D. G. K.’nın E: 2008 / 2039, K: 2010 / 1400 sayılı ve 14.10.2010 tarihli içtihadı uyarınca 17.11.2017 tarihinden itibaren 60 gün içinde dava haklarının saklı olduğunu, diğer yandan esasen N. AŞ’den tahsil edilmesi gereken devlet haklarının bu şirketten tahsili için … / … vergi dairesine de yazı yazıldığını hatta kısmen tahsilat yapıldığını, dava konusu işlemin açıkça hukuka aykırı olduğunu ve uygulanması hâlinde müvekkili E. Maden AŞ’nin ihracat işlemleri bakımından telafisi imkânsız sonuçlara maruz kalacağını, bu nedenle dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulması gerektiğini, bu konuda Kayseri 2. İdare Mahkemesi tarafından verilen kararın emsal alınabileceğini, dava konusu idari işlemin yasal dayanağının bulunmadığını, Anayasa m. 73 / f. 3’e aykırı olduğunu ayrıca Maden Kanunu m. 3 ve 14’e de aykırı olduğunu anılan nedenlerle iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
II-) MÜDAFAANIN KISA ÖZETİ
Davalı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (bundan böyle kısaca Bakanlık olarak anılacaktır) vekili, tarihsiz dört sayfadan ibaret cevap dilekçesinde kısaca ve özetle, … ili dâhilinde bulunan Sicil: … sayılı ruhsatın N. AŞ adına kayıtlı iken; MİGEM tarafından 23.12.2014 tarih ve … sayılı yazı ile anılan şirketin bağlı bulunduğu … ili Vergi Dairesi Başkanlığı, … Vergi Dairesi Müdürlüğüne hitaben 2012 ve 2013 devlet hakları ve orman paylarının ayrıca 2014 yılına ait yıllık işletme ruhsat harcının 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmesinin talep edildiğini, 6183 sayılı kanunla Vergi Dairesince tahakkukları borçlu adına verilen ve tahsili yapılmayan devlet hakları ve harç borcu bulunduğunun tespit edildiğini, … 10. İcra Müdürlüğüne gönderilen 27.01.2016 tarih ve E: 403215 sayılı yazı ile N. AŞ’nin 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarına ait devlet hakları ve orman payları, ayrıca 2014, 2015 yıllarına ait yıllık işletme ruhsat harcı, 2016 yılı ruhsat bedeli ve 2015 yılı çevre ile uyum teminatı borçlarının bulunduğu hususunun belirtildiğini, … 21. İcra Müdürlüğüne gönderilen 27.01.2016 tarih ve E: 403205 sayılı yazı ile 2014 / 30252 sayılı dava dosyası ile ilgili Sicil: … sayılı ruhsat için 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarına ait devlet hakları ve orman payları ayrıca 2014, 2015 yıllarına ait yıllık işletme ruhsat harcı, 2016 yılı ruhsat bedeli ve 2015 yılı çevre ile uyum teminatı borçlarının bulunduğunun belirtildiğini, … 5. İcra Müdürlüğüne yazılan 19.02.2016 tarihli ve E: … sayılı yazı ile ruhsatın satışı gerçekleşmeden önce üzerindeki takyidatların Genel Müdürlükten sorulması gerektiği hususunun belirtildiğini, … İcra Dairesinin 10.02.2017 tarihli ve 2015 / 13 TLMT sayılı yazısında Sicil: … sayılı ruhsatın 24.10.2016 tarihinde E. Maden AŞ’ye ihale edildiğinin ve Genel Müdürlükçe ruhsatın E. Maden AŞ’ye devir edilmesi gerektiğinin belirtildiğini, Maden İşleri Genel Müdürlüğünce 17.04.2017 tarihli ve E: … sayılı tescil makam oluru alınarak tescilin uygun bulunduğunu, Maden İşleri Genel Müdürlüğünce 23.10.2017 tarih ve E: … sayılı … Vergi Dairesi Başkanlığına hitaben yazılan yazı ile devlet haklarının ve orman paylarının ihale alıcısı olan (davacı) E. Maden AŞ’den tahsilinin talep edildiğini, yapılan incelemede icra dairesinin ihalesi öncesinde Maden İşleri Genel Müdürlüğünce Sicil: … sayılı ruhsat için … 21. İcra Dairesine ve … 5. İcra Dairesine yazılan yazıların bulunduğunu, borçlunun borcunun ruhsatın ihale edilerek paraya çevrildiği ve ihale sonucu 2.496.000 TL’den ilk olarak 6183 sayılı Kanuna göre devletin alacağının ödenerek kapanması gerekirken devlet hakları kapatılmadan tescil işleminin gerçekleştirildiğini, Devlet haklarının tahsilinin Maden Kanunu’nun 13. maddesi gereği Genel Müdürlük tarafından değil ruhsat sahiplerinin bağlı bulunduğu vergi dairelerince yapılmakta olduğunu, vergi dairelerine her yıl ödenmeyen devlet haklarının bildirilmekte olduğunu ve borçların tahakkuk ettirildiğini, bu borçların 6183 sayılı Kanun kapsamında tahsil edilmesi gerektiğini, Devlet hakkı alacağından dolayı ruhsatın Vergi Dairesince satışı için haciz konulmadığını, diğer alacaklılar tarafından haciz konularak ruhsatın satış işlemi veya ihale işleminin gerçekleştirildiğini dolayısı ile de alacak önceliği 6183 sayılı Kanuna göre kamu alacağı olan bu alacakta olmasına rağmen alacağın tahsil edilemediğini, Maden İşleri Genel Müdürlüğünce tesis edilen dava konusu işlemin hukuka ve usule uygun olduğunu ve iptalini gerektirir bir neden bulunmadığını ileri sürmüştür.
C-) İNCELENMESİ GEREKEN HUKUKÎ SORUNLAR
Taraflar arasındaki uyuşmazlıkta davacı, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün 23.10.2017 tarihli ve E: … sayılı işleminin iptalini talep etmekte, davalı Bakanlık ise işlemin hukuka uygun olduğunu ve davacının iptal talebinin mahkemece reddi gerektiğini ileri sürmektedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için aşağıdaki soruların yanıtlanması gerekir.
1-) Alacaklı idarenin, cebri icra yoluyla satışa konu edilen maden ruhsatı ile ilgili ödenmemiş borçlardan ihale alıcısının sorumlu olduğuna dair iddiaları kabul edilebilir mi?
2-) İlgili mevzuat ihale alıcısına ne gibi bir yükümlülük yüklemektedir?
3-) Yeni Maden Yönetmeliği’nin somut olaya uygulanması mümkün olabilir mi?
4-) Anayasa’nın 73. maddesi karşısında bir yönetmelikle vergi, resim ve harç yükümlülüğü getirilmesi mümkün müdür?
5-) Bir an için yeni Maden Yönetmeliği’nin somut uyuşmazlığa uygulanacağı kabul edilecek olursa ihale alıcısının sorumlu olduğu mali yükümlülüklerin kapsamı nasıl belirlenmelidir?
D-) İNCELEME ve DEĞERLENDİRME
1-) Alacaklı idarenin, cebri icra yoluyla satışa konu edilen maden ruhsatı ile ilgili ödenmemiş borçlardan ihale alıcısının sorumlu olduğuna dair iddiaları kabul edilebilir mi?
Davalı idare cevap dilekçesinde, cebri icra yolu ile satışta davacı E. Maden AŞ’ye ihale edilen maden ruhsatı dava dışı N. AŞ adına kayıtlı iken bu şirketin anılan maden ruhsatı ile ilgili ödenmemiş borçları bulunduğunu ileri sürmüş ve bu borçların ihale alıcısı E. Maden AŞ’den tahsil edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Kanımızca davalı idarenin bu savunması kabul edilmemelidir. Zira borcun ifası ancak borçludan talep edilebilir, borç ilişkisinin dışında kalan üçüncü kişiden yani somut uyuşmazlıkta E. Maden AŞ’den talep edilemez.
Fikrimizce davalı idare 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 21. maddesine göre cebri icra sürecine dâhil olmak imkânına sahip idi ve alacağının niteliğine göre bu konuda iki olasılıkla karşı karşıya kalacaktı. Alacaklı kural olarak ruhsat üzerinde kendisinin haczinden önce davacı E. Maden AŞ lehine tesis edilmiş rehin hakkına katlanmak zorunda kalacaktı. Ancak, alacağı, rehne konu mal varlığı değerinin aynından doğan bir alacak hakkı olarak nitelendirilebilecek bir alacak hakkı olsa idi o zaman onun bu nitelikteki alacağı rehinli alacaklının hakkına göre rüçhanlı bir alacak olacaktı. Gerçekten de 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 21. maddesinin 2. fıkrasına göre:
“Rehinli alacaklıların hakları mahfuzdur. (Değişik ikinci cümle: 28/2/2018-7101 / 47 md.) Ancak, gümrük resmi, bina ve arazi vergisi gibi eşya ve gayrimenkulün aynından doğan amme alacakları o eşya ve gayrimenkul bedelinden tahsilinde rehinli alacaklardan evvel(1) gelir.”
Tarafımıza sunulan belgelerden tespit edebildiğimiz kadarı ile davalı idare rehne konu edilmiş maden ruhsatının paraya çevrilmesi sürecinde var olduğunu iddia ettiği alacaklarının haciz yolu ile takibi için yapılması gereken hukukî işlemleri yapmamıştır. Hâl böyle olmasına rağmen davalı idarenin kendi kusuru ile sebebiyet verdiği sonuçlara katlanmaması ve borçlu N. AŞ’den olan alacaklarının ona ait ruhsatı cebri icra yolu ile satışta satın alan davacı E. Maden AŞ’den tahsil yoluna gitmesi kabul edilemez. Hiç kimse kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemez yönündeki evrensel hukuk ilkesi davalı idareyi de bağlar.
Esasen davalı idare de cebri icra sürecinde birtakım girişimlerde bulunduğunu bununla birlikte bu girişimleri neticesinde gereken hacizlerin konulmadığını da beyan etmektedir. Gerçekten de davalı idarenin dilekçesinin 3. sayfasının 7 numaralı paragrafındaki açıklamalar aynen şu şekildedir:
“Devlet hakkı alacağından dolayı ruhsatın Vergi Dairesince satışı için haciz konulmamış, diğer alacaklılar tarafından haciz konularak ruhsatın satış işlemi veya ihale işlemi gerçekleşmiş, alacak önceliği 6183 sayılı Kanuna göre Kamu alacağı olan bu alacakta olmasına karşın tahsil edilememiştir.”
Görüldüğü gibi davalı idare, borçlunun borcu için ilgili vergi dairesi tarafından ruhsata konulması gereken haczin konulmadığını açıkça beyan etmektedir.
Doktrinde Uyar’ın konuya ilişkin bir makalesinde yazdıkları doğrudan doğruya rehin ve haciz arasındaki ilişkiye değinmemekle birlikte konuya ışık tutacak niteliktedir. Yazar bir malvarlığı değeri üzerine sıradan alacaklılar tarafından önceden konulan haciz ile amme alacaklısı idare tarafından sonradan konulan haciz arasındaki ilişkiyi irdelerken aynen şu açıklamalarda bulunmuştur(2):
“… Çünkü, “kamu alacaklarının hacze katılması” özel bir kanun olan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un 21 / I. maddesi ile özel olarak düzenlenmiştir.
a. Bu kanun ile; “âdi (özel) alacaktan dolayı İİK’ya göre haczedilen bir malın daha sonra –hacizli mal paraya çevrilinceye kadar– 6183 s. kanuna göre yapılan takip sonucunda kamu alacağından dolayı da kesin olarak haczedilmesi halinde, kamu alacağının ilk konulan hacze –İİK m. 100’deki koşullar aranmaksızın - katılması” kabul edilmiştir. Bu katılma sonucunda, satılan malın bedeli, alacaklılar arasında “alacakları oranında” (garameten) paylaştırılır.
Başka bir deyişle, kamu alacağının “haczedilen mallar paraya çevrilmemiş bulunduğu sürece” hacze katılması ve satış bedelinden garameten hisse alması, bu maddedeki hükümle kabul edilmiş bulunmaktadır.
Ancak, önemi nedeniyle belirtelim ki, az önce açıklanan sonucun doğabilmesi yani kamu alacağının da önceki hacze katılıp satış bedelinden –aynı sırada– garameten pay alabilmesi için, kamu idaresince konulmuş (uygulanmış) geçerli bir haciz bulunmalıdır.
Bu nedenle, kamu idaresinin icra dairesine gönderdiği “haciz bildirisi” başlıklı matbu (basılı) yazıya dayanılarak –ayrıca, kamu idaresi tarafından, özel kişilerce haciz edilip sattırılan taşınır üzerine fiilen haciz konulduğu, bu konuda düzenlenmesi gereken haciz tutanağı getirtilip incelenmeden – kamu idaresi önceki hacze iştirak ettirilemez.
Aynı şekilde, kamu idaresi, tapu kaydına haciz koydurmadığı taşınmazın satış bedelinden –sadece icra dairesine yazı gönderip, satış bedelinden kendisine pay ayrılmasını bildirerek– yararlanamaz (hacze katılamaz). …
b. Dikkat edileceği üzere; burada, kamu alacağına hacze katılma olanağı, –İİK m. 100’de olduğu gibi– “satış bedelinin vezneye girmesine kadar” değil, “satış tarihine kadar” tanınmıştır.
Ayrıca, kamu alacağına tanınan ayrıcalık, hacze katılmasını sağlamak bakımındandır. Yoksa, “kamu alacağı” âdi alacaktan önce sırada yer alacak değildir.
Kamu alacağının diğer alacaklardan önce gelmesi, yalnız; gümrük resmi, bina ve arazi vergisi, veraset ve intikal vergisi, eşya ve taşınmazın aynından doğan vergi cezaları, motorlu taşıtlar vergisi gibi eşya ve gayrimenkulün aynından doğan kamu alacakları için kabul edilmiştir. Hatta bu takdirde, bunların rehinli alacaklılardan dahi önce gelecekleri belirtilmiştir. (6183 s. Y. m. 21 / II)(3). …”
Dolayısıyla doktrinde Uyar’ın da isabetle belirttiği üzere somut olayda alacaklı, borçlu N. AŞ’nin daha önce üzerinde E. Maden AŞ lehine rehin tesis ettiği maden ruhsatı ile ilgili olarak var olduğunu iddia ettiği alacakları için bu maden ruhsatı üzerine konulması gereken haczi koydurmamış ise ve sadece basit bir bildirimde bulunmakla yetinmiş ise artık paraya çevrilmiş bulunan ruhsatın ihale alıcısından eski ruhsat sahibinin borçlarından sorumlu olduğu iddiası ile herhangi bir talepte bulunması mümkün değildir.
2-) İlgili mevzuat ihale alıcısına ne gibi bir yükümlülük yüklemektedir?
Konuya ilişkin mevzuata bakıldığında kanımızca somut uyuşmazlık bakımından uygulama alanı bulacağı düşünülebilecek tek bir yönetmelik bulunduğu görülmektedir.
Bu yönetmelik Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği’dir. Bu Yönetmelik toplam 170 maddeden ibarettir ve 169. maddesine göre Resmî Gazete’de yayınlandığı 06.11.2010 tarihinde yürürlüğe girmiştir(4).
Bu Yönetmelik’in 82. maddesinde “icra yoluyla devir” kenar başlığı altında aynen şu düzenlemeye yer verilmiştir:
“(1) Devir, icra ile satış veya mahkeme kararına dayalı yapılıyor ise, ruhsatı devralması gereken kişi veya şirket, devri gerektiren belgelerin aslı veya noter onaylı örneği, harç ve teminatların yatırıldığını gösteren belgeler ile Genel Müdürlüğe müracaat eder.
(2) Bu durumda da ruhsatı devralacak kişinin Kanunun 6 ncı maddesindeki maden haklarını kullanabilecek şartları taşıması gerekir.”
Görüldüğü üzere bu hüküm cebri icra yoluyla satışta ruhsatı devralan kişinin sadece harç ve teminatları yatırması gerektiğini belirtmektedir. Ruhsatı devralan kişiye harç ve teminat yatırma dışında başka bir yükümlülük yüklenmemiştir
3-) Yeni Maden Yönetmeliği’nin somut olaya uygulanması mümkün olabilir mi?
21.09.2017 tarihinde yürürlüğe giren yeni Maden Yönetmeliği’nin(5) “icra yoluyla devir” kenar başlığını taşıyan 84. maddesi şu şekilde kaleme alınmıştır:
“(1) İcra veya iflas yoluyla ruhsatın satışının talep edilmesi halinde ilgili icra müdürlüğünce veya iflas dairesince satış işlemi başlamadan önce Genel Müdürlüğe durum bildirilir. Genel Müdürlük tarafından ruhsata ait Kanundan kaynaklanan ve ödenmesi gereken bütün mali yükümlülükler ile ruhsat hukukuna ilişkin bilgiler ilgili icra müdürlüğüne veya iflas dairesine bildirilir.
(2) İcra veya iflas yoluyla yapılacak satışa katılacak gerçek veya tüzel kişilerin maden haklarını kullanabilmesi için Kanunun 6 ncı maddesinde düzenlenen şartlar ile Kanunda öngörülen mali yeterlilik şartlarını taşıması ve 6183 sayılı Kanunun 22 / A maddesi kapsamında vadesi geçmiş borcu bulunmadığına ilişkin belgeyi sunması zorunludur. İlgililer bu şartları haiz bulunduğunu, Genel Müdürlükten alacağı belge ile ispat eder. Satış bu belgeyi ibraz etmiş olan talipler arasında yapılır.
(3) İcra veya iflas yoluyla yapılan satışlardan önce ruhsata ait bütün mali yükümlülüklerin tamamlanması gerektiği ilgili merciye bildirilir. Yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde tüm eksiklikler ruhsatı devralana tamamlattırılır.
(4) İcra veya iflas yoluyla satışın başlatıldığı Genel Müdürlüğe bildirilmiş ruhsatların, ruhsat bedelinin yatırılmaması halinde Kanunun 13 üncü maddesi gereğince uygulanan idari para cezası ve ruhsat bedelinin yatırılmasına ilişkin bilgi ruhsat sahibine ve ilgili merciye yazılı olarak bildirilir.
(5) İcra veya iflas yoluyla ruhsatı devralacak gerçek veya tüzel kişilerin Kanunun 6 ncı maddesinde düzenlenen şartları yerine getirmesi zorunludur. Bu kişiler; Kanunda öngörülen mali yeterliliğe ilişkin belge, devri gerektiren belgelerin aslı veya noter onaylı örneği ve 6183 sayılı Kanunun 22 / A maddesi kapsamında vadesi geçmiş borcu bulunmadığına ilişkin belge ile Genel Müdürlüğe müracaat eder. Ayrıca, o yıla ait ruhsat bedelinin yatırılması zorunludur. Bu durumda ruhsat devir bedeli alınmaz.”
Hükmün 1. ve 3. fıkraları birlikte değerlendirildiğinde varılması gereken sonuç şudur: Maden ruhsatı cebri icra yolu ile satıldığında durumun öncelikle icra dairesi tarafından Maden İşleri Genel Müdürlüğüne bildirilmesi gerekir. Bu bildirim üzerine genel müdürlük ruhsata ait kanundan kaynaklanan ve ödenmesi gereken bütün mali yükümlülükleri (ve ruhsat hukukuna ilişkin bilgileri) ilgili icra müdürlüğüne bildirecektir. Böylece icra yoluyla satıştan önce ruhsata ait bütün mali yükümlülüklerin tamamlanması gerektiği ilgili mercie bildirilecek, yükümlülüklerin yerine getirilmemesi hâlinde tüm eksiklikler ruhsatı devralana tamamlattırılacaktır.
Dikkat edilecek olursa Maden Yönetmeliği’nin 84. maddesinin somut olaya uygulanması mümkün değildir. Zira Maden Yönetmeliği, Yönetmelik’in 136. maddesine göre Resmî Gazete’de yayınlandığı tarih olan 21.09.2017 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Hâlbuki huzurdaki davada davacı maden ruhsatının 24.10.2016 tarihinde müvekkiline ihale edildiğini, ruhsatın tescil işlemlerinin de 14.04.2017 tarihinde tekemmül ettiğini ileri sürmektedir. Maden Yönetmeliği’nin yürürlük maddesinde Yönetmelik’in ya da bazı maddelerinin ve bu arada zikrettiğimiz 84. maddesinin geçmişe etkili şekilde uygulama alanı bulabileceğine dair hiçbir açıklama yoktur. O hâlde Maden Yönetmeliği’nin 84. maddesinin somut olayda uygulanması mümkün değildir.
4-) Anayasa’nın 73. maddesi karşısında bir yönetmelikle vergi, resim ve harç yükümlülüğü getirilmesi mümkün müdür?
Anayasamızın “vergi ödevi” kenar başlığını taşıyan 73. maddesi aynen şu şekilde kaleme alınmıştır:
“Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Cumhurbaşkanına verilebilir.”
Görüldüğü üzere Anayasamızın 73. maddesinin 3. fıkrasına göre vergi resim ve harç ve benzeri mali yükümlülükler ancak kanunla konulabilir, değiştirebilir veya kaldırılabilir. Hâlbuki somut olayda gerçekte ruhsatın eski sahibine ait olması gereken mali yükümlülükler bir kanunla değil bir yönetmelikle ruhsatın yeni sahibine yüklenmiş bulunmaktadır. Yönetmelikle yapılan bu düzenleme yukarıda zikrettiğimiz anayasanın temel prensibine aykırıdır. Dolayısıyla Maden Yönetmeliği’nin 84. maddesinin düzenlemesi Anayasa’ya aykırıdır.
5-) Bir an için yeni Maden Yönetmeliği’nin somut uyuşmazlığa uygulanacağı kabul edilecek olursa ihale alıcısının sorumlu olduğu mali yükümlülüklerin kapsamı nasıl belirlenmelidir?
Hemen yukarıda yaptığımız açıklamalarda yeni Maden Yönetmeliği’nin 84. maddesinin somut olaya uygulanamayacağını zira Yönetmelik’in geçmişe etkili şekilde uygulanmasının mümkün olmadığını saptamış bulunuyoruz.
Bununla birlikte tamamen farz-ı muhal olarak yeni Maden Yönetmeliği’nin geçmişe etkili şekilde uygulama alanı bulacağı kabul edilecek olursa yeni Maden Yönetmeliği’nin 84. maddesindeki “ruhsata ait bütün mali yükümlülükler” ifadesinin kapsamının belirlenmesinde ne şekilde hareket edilmesi gerektiği noktasında şu değerlendirmenin yapılması isabetli olur.
Bu düzenleme çerçevesinde ruhsatın yeni malikinden eski malike ait ruhsat harcı borcunu ve eski malike ait çevre uyum bedeli borcunu ödemesini talep etmenin hukuka uygun olduğunu ileri sürmek mümkün olsa gerekir. Zira bu bedeller maktudur, miktarları önceden belirlidir ve eski malik madeni işletsin işletmesin, bu işletmeden gelir elde etsin etmesin onun bu bedelleri ödemesi kaçınılmazdır. Eski malik, bu bedelleri ödememiş ise yeni malikin bu bedelleri ödemekle yükümlü olmasında hakkaniyete aykırı bir yön bulunmadığı ileri sürülebilir.
Hâlbuki maktu olmayan bir mali yükümlülük bakımından yani somut uyuşmazlıkta devlet hakkı bakımından durum böyle değildir. Maden Kanunu m. 3’e göre:
“Devlet Hakkı: Maden istihracı ile sağlanacak gelirden Devlet payına düşen kısımdır.”
Maden Kanunu m. 14 (Değişik madde ve başlığı: 5177 - 26.5.2004 / m. 8) / f. 1, f. 2 ve f. 14 de şu şekilde kaleme alınmıştır:
“(Değişik 1. fıkra: 5995 - 10.6.2010 / m. 8) Devlet hakkı, ocaktan çıkarılan madenin ocak başındaki fiyatından alınır.
(Değişik ikinci fıkra: 6592 - 4.2.2015 / m.10) Üretilen madenin hammadde olarak kullanılması veya satılması hâlinde, aynı pazar ortamında madenin işletmelerdeki tüvenan olarak ocak başı satışında uygulanan fiyat, ocak başı satış fiyatıdır. Madenlerden alınan Devlet hakkına esas olan emsal ocak başı satış fiyatı, bölgeler de dikkate alınarak her madene ait ayrı ayrı ve uygulandığı yıl için belirlenerek Genel Müdürlükçe ilan edilir. Ocak başı satış bedeli, ilan edilen emsal fiyattan daha düşük olamaz(6). Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
…
Devlet hakkı ve özel idare payı, her yıl haziran ayının son günü mesai bitimine kadar ruhsat sahibi tarafından yatırılır.(7)”
Dikkat edilecek olursa devlet hakkı, madeni işleten böylece ondan menfaat elde edecek olan ruhsat sahibinden, kural olarak çıkardığı maden miktarı üzerinden belirli bir oran(8) dahilinde talep edilen bir alacak hakkıdır. Hak ve adalet düşüncesi de esasen bu alacağın madeni çıkarmış olan ruhsat sahibinden talep edilmesini gerektirir. Dolayısıyla devlet hakkının, maden istihraç ederek madenden menfaat elde eden eski ruhsat sahibi yerine, o madenden (eski ruhsat sahibi zamanında) hiçbir menfaat elde edememiş yeni ruhsat sahibinden talep edilmesi hakkaniyete aykırı olacaktır.
Bu noktada yeni malikin ancak devlet hakkının asgari sınırı ile sorumlu tutulması gerektiği düşünülebilir. Zira bu asgari sınır maden işletilsin ya da işletilmesin, herhangi bir menfaat elde edilsin ya da edilmesin yine de ruhsat sahibinden talep edilebilmektedir. Gerçekten Maden Kanunu’nun devlet hakkına ilişkin 14. maddesinin 5. fıkrasının 1. ve 2. cümlesi şu şekilde kaleme alınmıştır:
“Ruhsat sahibi tarafından beyan edilen ocak başı satış fiyatı Bakanlık tarafından denetlenir ve eksik beyanlar tamamlattırılır. İşletme izni olan maden ruhsatlarından her yıl en az ruhsat taban bedeli kadar Devlet hakkı alınır. …”
Bilindiği üzere anayasal prensiplerden biri de vergide adalet ilkesidir. Eğer yeni Maden Yönetmeliği’nin 84. maddesine devlet hakkının asgari tutarı (en az ruhsat taban bedeli) dışında eski malikin elde ettiği menfaate oranla ödemesi gereken devlet haklarının tamamı dahil edilecek olursa bu durum somut uyuşmazlığa kıyasen uygulanması mümkün olan vergide adalet ilkesine aykırı olacaktır. Zira yeni ruhsat sahibi elde etmediği bir menfaat üzerinden bir mali yükümlülüğün altına sokulmuş olacaktır.
E-) SONUÇ
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde varılan sonuçlar şunlardır:
1. İlgili vergi dairesi, ruhsatın cebri icra yoluyla satışı sürecinde, ihale konusu maden ruhsatının eski sahibinin borçları için haciz işlemlerini gerçekleştirmeli ve var olduğunu iddia ettiği alacakların tahsili için gerekli işlemleri yapmalıydı. Halbuki ilgili vergi dairesi haciz işlemlerini gerçekleştirmemiştir.
2. Maden ruhsatının eski sahibinin bağlı olduğu vergi dairesi rehin konusu maden ruhsatının haczi için gereken işlemleri tamamlamamış olmasının sonuçlarına katlanmalıdır. Hiç kimse kendi kusuruna dayanarak menfaat elde edemez ilkesi davalı için de geçerlidir.
3. Somut olayda uygulama alanı bulabilecek tek yönetmelik Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği’dir. Bu Yönetmelik 06.11.2010 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Yönetmelik’in 82. maddesi cebri icra yoluyla satışta ruhsatı devralan kişinin sadece harç ve teminatları yatırması gerektiğini belirtmektedir. Ruhsatı devralan kişiye harç ve teminat yatırma dışında başka bir yükümlülük yüklenmemiştir.
4. Yeni Maden Yönetmeliği, maden ruhsatının davacıya devrinden sonra, 21.09.2017 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısı ile yeni Maden Yönetmeliği’nin geçmişe etkili olarak somut uyuşmazlığa uygulanması mümkün değildir.
5. Anayasamızın 73. maddesinin 3. fıkrasına göre vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ancak kanunla konulabilir, değiştirilebilir veya kaldırılabilir. Yeni Maden Yönetmeliği’nin 84. maddesindeki düzenleme gerçekte ruhsatın eski sahibine ait olması gereken bir mali yükümlülüğü ruhsatın yeni sahibine yüklediği için bu durum Anayasamızın 73. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen temel prensibe aykırıdır.
6. Bir an için yeni Maden Yönetmeliği’nin 84. maddesinin somut olaya uygulanacağı varsayılacak olursa yeni malikin ruhsat harcı ve çevre uyum bedelinden sorumlu tutulması bunun ötesinde devlet hakkının da sadece asgari tutarından (en az ruhsat taban bedelinden) sorumlu tutulması gerekir.
7. Aksine bir yorum, eski ruhsat sahibinin borcundan, madeni o sırada işletememiş dolayısıyla da hiçbir menfaat elde edememiş yeni ruhsat sahibinin sorumlu tutulması sonucunu doğurur. Bu yorumun hak ve adalet duygusu ile bağdaşması mümkün değildir. Üstelik böyle bir yorum somut uyuşmazlığa kıyasen uygulanması mümkün olan vergide adalet ilkesine de aykırı olacaktır.
Saygılarımla.
… 1. İDARE MAHKEMESİNİN KARARI
(T: 22.11.2018, E: 2017 / 1413, K: 2018 / 1151)
“… Dava dosyası içeriğinde yer alan bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu maden ruhsatının 15.08.2016 tarihinde … İcra Müdürlüğü’nün E:2015/13 talimat sayılı dosyası ile davacı şirkete ihale edildiği, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığının 03.04.2017 tarih ve … sayılı oluru ile tescilin uygun bulunduğu, dolayısı ile davacı şirketin söz konusu maden ruhsatını devir, tescil ve edinim şekli bakımından 06/11/2010 tarih ve 27751 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğin yürürlükte bulunduğu döneme tekabül ettiği dolayısı ile anılan Yönetmeliğin “İcra Yoluyla Devir” başlıklı 82. maddesi kapsamında olduğu, davacı şirketin satın aldığı maden ruhsatının bu madde hükümlerine göre değerlendirilerek ruhsata bağlı haklar için işlem tesis edilmesi gerektiği açık olup, davalı idarece davacı ruhsatının 21.09.2017 ve 30187 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Madencilik Uygulama Yönetmeliğinin 84/3. maddesi kapsamında değerlendirilerek 2012-2013-2014-2015 yıllarına ait devlet hakkının davacı şirket tarafından yerine getirilmesinin istenilmesinin mümkün olmadığı ve bu alacakların genel hükümlere göre asıl borçludan (N. AŞ’den) aranması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda, davaya konu Devlet Hakkının tahsili için söz konusu maden ruhsatının devir ve tescil tarihi itibariyle … Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğinin “icra yolu ile satış” hükümlerinin yürürlükte olduğu ve ruhsatı devrinden önce yerine getirilmesi gereken genel şartların Yönetmelikte sayıldığı, devirden önceki döneme ait ruhsat mali yükümlülüklerin devralan tarafından yerine getirileceğine dair bir hüküm bulunmadığı görülmekle davacının söz konusu ruhsatı devraldıktan sonra 21.09.2017 tarih ve 30187 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yönetmeliğin 84/3. maddesi kapsamında değerlendirilerek ruhsata bağlı olarak 2012-2013-2014-2015 yıllarına ait devlet hakkının davacıdan istenilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle; dava konusu işlemin iptaline …”
… BÖLGE İDARE MAHKEMESİ 5. İDARİ DAVA DAİRESİNİN KARARI
(T: 03.07.2019, E: 2019 / 292, K: 2019 / 1212)
“… İstinaf başvurusunda bulunulan mahkeme kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinde sayılan kaldırma nedenlerinin bulunmadığı anlaşıldığından, istinaf isteminin REDDİNE …”
* Bu hukukî mütalaa 04.09.2018 tarihinde kaleme alınmıştır.
(1) Hükmün ikinci cümlesi 28.2.2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanun’un 47. maddesi ile değişikliğe uğramıştır. “Gümrük resmi, bina ve arazi vergisi gibi eşya ve gayrimenkulün aynından doğan amme alacakları o eşya ve gayrimenkul bedelinden tahsilinde rehinli alacaklardan sonra gelir.”
(2) Talih Uyar; Hacze Âdi (Takipli) Katılma (İİK m. 100), TBB Dergisi, Sayı 66, 2006, s: 371 vd.
(3) Bkz. dn: 1’de yapılan açıklamalar.
(4) RG. 06.11.2010, S: 27751.
(5) RG. 21.09.2017, S: 30187.
(6) Hükmün üçüncü cümlesi şu şekilde değiştirilmiştir: “Ruhsat sahipleri tarafından Devlet haklarının beyanında kullanılan ocak başı satış fiyatı, Genel Müdürlükçe ilan edilen ocak başı satış fiyatından daha düşük olamaz.” Bkz. 7164 sayılı Kanun m. 14 (RG. 28.02.2019; S: 30700).
(7) Hükmün bu düzenlemesi şu şekilde değiştirilmiştir: “Devlet hakkının tamamı, her yıl haziran ayının son gününe kadar ruhsat sahibi tarafından Genel Müdürlüğün muhasebe birimi hesabına yatırılır.” Bkz. 7164 sayılı Kanun m. 14 (RG. 28.02.2019; S: 30700).
(8) Devlet hakkının oranları için bkz. Maden Kanunu m. 14 / f. 4.